Avrupa Adalet Divanı Kararlarında Umum Kavramı
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmek amacıyla düzenlenmiş kanundur.
Türk hukukunda müzik hukukuna ilişkin davalarda da FSEK hükümlerine başvurulur. Kanun nezdinde sayılı fikir ve sanat eserleri arasında müzik de yer almaktadır. Müzik eserinin, eser niteliğine haiz olabilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması şartı bulunmaktadır. Buna, eserin özgün olma kriteri de diyebiliriz. Fikir ve Sanat Eserleri Kanun’unun 3’üncü maddesinde müzik eserini, her nevi sözlü ve sözsüz besteler olarak tanımlamıştır.
Avrupa Adalet Divanı kararları incelendiğinde Divanın son yıllarda en çok üzerinde durduğu konulardan birinin umum kavramı olduğu göze çarpmaktadır.
Umum, Türk Dil Kurumu’nda bütün, tüm, kamu, herkes, halk, ahali şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda da umum, birbirini tanımayan, aynı ortamda bulunan insanlar topluluğunu ifade etmektedir. Bir restoran ve kafedeki müşteriler, konseri dinleyen dinleyiciler umum kavramına örnek teşkil etmektedir.
Hem Avrupa Adalet Divanı için, hem de fikri haklar konusunda Umum kavramı oldukça önemlidir. Umuma iletim, umuma açık mahaller hususları gibi birçok konu umum kavramından kaynaklanmaktadır. Bu kararlar arasındaki en önemli kararlardan biri, C-117/15 sayılı Avrupa Adalet Divanı’nda görülen ve Reha kararı olarak bilinen davadır. Başvuru bir rehabilitasyon merkezi işleten Reha Training ile Almanya’da müzik sektöründe toplu telif hakkı yönetiminden sorumlu kurum GEMA arasındaki, Reha Training’in şirket binalarında korumalı eserleri kamuya erişilir kılmasından doğan telif hakkı ve bağlantılı hak bedellerini ödemeyi kabul etmemesine ilişkin dava kapsamında tartışılmıştır.
Bu kararda Almanya mevzuatına yapılan atıfta Alman Telif Hakkı ve Bağlantılı Haklar Yasasının 15’inci maddesinin 3’üncü fıkrasına yer verilmiştir. Hüküm “İletim, umumun çok sayıda üyesini amaçladığında, umuma yapılmış sayılır. Eserden faydalanan kişiyle veya eserin gayri maddi şekilde algılanabilir veya erişilebilir kılındığı diğer kişilerle kişisel ilişkisi bulunmayan her kişi, umumun bir üyesi sayılır.” ifadesini içerir.
Alman Kanunu’ndaki tanıma göre, umum eserden faydalanan kişiyle eseri erişilebilir kılan kişiler arasında ilişki bulunmadığı halde umum kavramının var olduğunu belirtmektedir.
Farklı ülkelerin başvurularını içeren Avrupa Adalet Divanı kararlarında da umum kavramı tanımlarına yer verilmiştir. Müzik Analiz sitesinde Türkçe karar çevirileri bulunan aşağıdaki Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarında “umum” kavramı değerlendirilmiştir:
- Avrupa Adalet Divanı’nın Hotel Edelweiss davası olarak bilinen C-641/15 sayılı kararı (Bu karar, otel odalarına koyulan televizyonlar vasıtasıyla televizyon ve radyo yayınlarını iletmesiyle ilişkili dava kapsamında yapılan başvurusu neticesinde verilmiştir.)
- Avrupa Adalet Divanı’nın Osa Kararı olarak bilinen C-351/12 sayılı kararı, (Bu karar müzik eserleri meslek birliği OSA ile spa tedavi hizmetleri sunan özel bir tesisin işletmecisi Lécebné lázne adlı şirket arasında, eserlerin yatak odalarında radyo veya televizyon aracılığıyla erişime sunulmasından doğan telif hakkı lisans bedellerinin ödenmesi ile ilgili davanın görülmesi esnasında yapılmış başvuru neticesinde verilmiştir.)
- Avrupa Adalet Divanı’nın GS Medya davası olarak bilinen C-160/15 sayılı kararı, (Bu karar, GS Media BV ile Sanoma ve diğerleri arasındaki, başka şeylerin yanı sıra, GS Media tarafından işletilen GeenStijl.nl web sitesinde Bayan Dekker’ın Playboy dergisi için çekilmiş ihtilaf konusu fotoğraflarını başka web sitelerine köprü bağlantılar verilmesine ilişkin dava kapsamında yapılan başvurusu neticesinde verilmiştir.)
- Avrupa Adalet Divanı’nın Stichting Brein kararı olarak bilinen C-527/15 sayılı kararı, (Bu karar, telif hakkı sahiplerinin çıkarlarını koruyan Stichting Brein ile Jack Frederik Wullems arasındaki, hak sahiplerinin rızası olmadan telif hakkı korumalı görsel-işitsel eserlere ücretsiz erişim sunan multimedya oynatıcının Jack Frederik Wullems tarafından satışına ilişkin dava kapsamında yapılan başvuru neticesinde verilmiştir.)
- Avrupa Adalet Divanı’nın İngiltere Premier Lig kararı olarak bilinen C-403/08 ve C-429/08 sayılı birleşik kararı, (Bu karar,FAPL ve diğerleri ve AV Station arasındaki Ms Murphy ve Media Protection Services Ltd. yayın kuruluşunun uydu yayın hizmetlerine erişim sağlayan, yayın kuruluşunun izniyle üretilip pazarlanan fakat, yayın kuruluşunun rızası olmaksızın, piyasaya sürüldükleri coğrafi alanın dışında kullanılan şifre çözücü cihazların Birleşik Krallık’ta pazarlanması ve kullanılmasına ilişkin dava kapsamında yapılan başvuru neticesinde verilmiştir.)
- Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın İrlanda kararı olarak bilinen C-162/10 sayılı kararı, (Bu karar, Phonographic Performance (İrlanda) Limited (‘PPL’) ve İrlanda arasındaki dava işlemleri kapsamında yapılan başvuru neticesinde verilmiştir.)
- Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Svensson kararı olarak bilinen C-466/12 sayılı kararı, (Bu ön karar başvuru, ana davadaki başvuru sahiplerinin telif hakkına sahip olduğu gazete makalelerine kullanıcıları yönlendiren tıklanabilir internet bağlantılarının şirketin web sitesinde yer alması sonucunda başvuru sahiplerinin uğradıklarını düşündükleri zarar için kendilerine ödenmesi gerektiğini iddia ettikleri tazminata ilişkin dava kapsamında yapılan başvuru neticesinde verilmiştir.)
Bu kararlar ışığında, Divan içtihadından anlaşıldığı üzere, “umum” terimi belirsiz sayıda potansiyel alıcıyı ifade etmekte, üstelik epey çok sayıda insanı ima etmektedir. Otel misafirleri gibi, spa işletmesinin hastaları da bu anlamda yeni umumdur. İnternet içerisinde de köprü bağlantının erişim verdiği web sitesinde söz konusu eser serbestçe erişilebilir olur olmaz ve olduğu sürece, eğer ki eserin telif hakkı sahipleri bu iletime izin vermişse, bütün internet kullanıcılarını umum olarak içerdikleri de düşünülmelidir.
Nitekim Avrupa Adalet Divanı Rafael Hotel olarak bilinen kararında, sadece otel odalarındaki müşterilerin değil, otelin diğer kısımlarında bulunan ve oradaki televizyonları kullanabilecek durumda olan diğer müşteriler de umum kavramı içerindedir. Genellikle otel müşterilerinin hızlı bir şekilde değiştiği hususu da göz önünde tutulmalıdır. Genel kural olarak, bir topluluğu “umum” olarak nitelendirebilmek için çok sayıda insanın söz konusu olması gerektiği belirtilir. Burada mevcut içtihatlara göre, topluluk hukukunun bir hükmü yorumlanırken sadece kelime anlamı değil, hükmün içinde yer aldığı bağlam ve bir bölümünü oluşturduğu kuralların amacı da göz önünde tutulması gerektiği, umuma iletimin geniş yorumlanması gerektiği belirtilir. Bu bağlamda, ana yargılamada genel bir yaklaşım gerekli olup, sadece otel odalarındaki müşterilerin değil, ki bu müşterilerden hazırlık kararı için yöneltilen sorularda zaten sarih bir şekilde bahsedilmiştir, otelin diğer kısımlarında bulunan ve oradaki televizyonları kullanabilecek durumda olan diğer müşterilerin de hesaba katılması şarttır. Burada kümülatif etki olması ve yapılan eylemle ekonomik fayda sağlanmaya çalışıldığı göz önünde tutulmalıdır. Bern konvansiyonu hükümlerine bakıldığında eser sahibi eserinin yayınına izin verdiğinde, sadece doğrudan kullanıcılara, yani ister şahıslarına ait olan, ister ev ya da aile çevrelerinde bulunan alıcı cihazlarıyla programı alanlara yayın yapılması için izin verdiği aşikardır. Eğer sunum daha geniş bir çevre için, belki de kar amacıyla yapılıyorsa, yeni bir alıcı kitlesi eseri görür ya da duyar ve bir programın hoparlör ya da analog cihazlarla umuma iletimi artık programın basit bir sunumu olarak kalmaz, yayınlanan eser yeni bir kitleye iletildiği için bağımsız bir eylem haline gelir. Bern Konvansiyonu Rehberinde açıklığa kavuşturduğu gibi, böyle bir umuma sunum eser sahibinin mutlak izin hakkının kapsamındadır. Bir otelin müşteri çevresi, böyle bir yeni kitleyi oluşturur. Televizyon setlerini kullanarak yayınlanan eserlerin müşteri çevresine iletilmesi, sadece orijinal yayının seyredilebileceği alandaki sunumunu sağlamak ya da geliştirmek için teknik bir araç değildir. Tam aksine, burada otel, hareketinin bütün sonuçlarını bilerek, korunan eserlere müşterilerinin erişimini sağlamak için duruma müdahale etmektedir. Böyle bir müdahalenin yokluğunda, fiziksel olarak o alanda bulunsalar bile, prensip olarak söz konusu yayınları izleyemeyeceklerini belirtir. Otelin yayınlara müşterilerinin ulaşmasını sağlama eylemi, menfaat elde etme amacıyla gerçekleştirilen ek bir hizmettir. Bu hizmetin sunulmasının otelin var oluşuna ve bu nedenle de oda fiyatlarına etkisi ciddi bir şekilde tartışılamaz. Buna göre, Avrupa Toplulukları Komisyonunun yaptığı gibi, kar amacının umuma iletimin varlığı için gerekli bir şart olmadığı görüşü savunulsa bile, her halükarda, ana yargılamanın konusunu teşkil eden koşullarda otelde yapılan yayınlardaki umuma iletimin kazanç sağlayıcı mahiyette olduğu kesindir
Yine Avrupa Adalet Divanı’nın OSA olarak bilinen kararında, ‘iletim’ kavramı korunan eserlerin, her türlü teknik yol veya süreç kullanılarak, iletilmesi şeklinde açıklanmıştır. Bu nedenle, spa işletmecisi korunan eserleri, televizyon veya radyo setleri üzerinden bilerek yayılan sinyaller ile söz konusu işletmenin hasta odalarında kasten ileterek, iletim gerçekleştirir. ‘Umum’ teriminin sayısı belli olmayan potansiyel izleyici/dinleyicileri kast ettiği ve ayrıca oldukça çok sayıda kişiyi ima ettiği belirtilmelidir Özellikle son ölçüt ile ilgili olarak, eserlerin potansiyel izleyici/dinleyicilere iletiminin kümülatif etkisi hesaba katılmalıdır. Bu durum özellikle aynı esere aynı anda ve birbirinin ardı sıra erişen kişi sayısının belirlenmesi ile ilgilidir. Bir spa işletmesinin, odalarından yayına ulaşabilen, sayısı belli olmayan ancak oldukça fazla sayıda kişiyi hem aynı anda hem de birbirinin ardı sıra barındırması muhtemeldir. Spa işletmesi hastalarının genellikle otel misafirlerine kıyasla daha uzun süre tesiste kaldıkları gerçeği kendi başına bu bulguyu geçersiz kılmaz, çünkü eserlerin bu hastaların erişimine sunulması, kümülatif etkileri dolayısıyla, oldukça fazla sayıda kişiyi ilgilendirmesi muhtemel bir durumdur. Ayrıca belirtilmelidir ki, ‘umuma iletim’ olması için, yayınlanan eserin yeni bir umuma, yani korunan eserlerin sahipleri tarafından eserin ilk umuma iletilmesi yoluyla kullanımına izin verdiklerinde hesaba katılmayan bir umuma iletimi de gerekir. Otel misafirleri gibi, spa işletmesinin hastaları da bu anlamda yeni umumdur. Spa işletmesi ise, eyleminin yol açacağı sonuçların tam olarak bilincinde, hastalarına korunan eserlere erişim sağlamak üzere müdahalede bulunan kuruluştur. Bu müdahalenin yokluğunda, hastaları, esasen, yayınlanan eserden faydalanamayacaklardır.
Av. Didar Karataş